Türkçeyi Hissediyorum, ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi’nin “Türkçeyi Hissediyorum.” projesine ait bir web günlüğüdür. Proje, yurt dışında doğan, yaşam, bilgi ve deneyimleri yaşadıkları ülkenin diliyle biçimlenen “üçüncü kuşak”tan bir grup gence, dil aracılığıyla ulaşmayı; onlara, Türkçenin söz varlığını ve anlatım zenginliğini hissettirmeyi hedeflemektedir.

04 Nisan 2010

sokağın sesi, yaşamın sesi...


-Yok efendum, cenabınıza anlattıramadim. Çünkü böyle Türkse pek güzel bilmem...
-Özrü kabahatinden büyük. Kumpanya Türkçe bilen hademe istihdamına mecburdur.
-Yok efendum, anlattıramiyörum.. Türkse bilirim... Fakat hademe estahleme böyle ince kâtip lâkırdi bilmiyorum. Vardır bu tramvay idare içinde mencilis yapan o adamlar hiç Türkse bilmiyorlar ama kimse ses çıkarmamis, ben tanayorum uç tane Anastas, Yorgos, Nikolas, bunlar bilmiyorlardı nasin desinler lakırdi Turkses... Ama sonra müşterilerle kavga yapa yapa öğrenmişler...Benim gibi...(...)

Lâleli'den de hanımlar binerler.
Kadınlar tarafı ayak ayak üstüne bir hale gelir.
Biletçi -Hanumefendiler bileto! diye kadınlar tarafına geçer. Sıcaktan terlemiş, saçları tel tel şakaklarına yapışmış şişmanca bir hanım, yüzünün terini silmeye uğraşarak öfkeyle:
-Herif patlamadın ya? İnsan bu tramvaya adımını atar atmaz hemen bilet diye tepesine binersin. Dur, ne oluyorsun bakalım? Sultanahmet'e gideceğim. O zamana kadar bin defa bilet alınır... Biletçi ciddî bir tavırla:
-Sultanahmet'e gidiniz, başka tarafta gidiniz, nerede olursa olsun mutlaka bilet almalisiniz. Bizim kumpanya kaide böyle...
-Aa, a, a... Al bundan da on paralık. Bu herif lakırdı da anlamıyor. Ben sana bilet almayacağım demiyorum, terledim, biraz dur. Önce biraz nefes alayım da sonra bilet alırım diyorum. Hu, sen bana dikkatli bak. Beni öteberi kadınlara mı benzettin? Benim soyum yedi göbeğe kadar helâlzadedir- Hiç Frengin arabasına bedava biner miyim ben? Elbette bilet alacağım. Hem biletimi alırım, hem de hayvanların hakkı üstümde kalmasın diye doksan dokuz «ya gayret!» çekerim. Ben hakkı hukuku tanırım, ayol, sen şöyle bir dolaş da sonra gel bakayım...(Hüseyin Rahmi Gürpınar, Şıpsevdi)

Hüseyin Rahmi, sokağın dilini o kadar güzel ve tüm doğallığıyla aktarmıştır ki insan okurken kendini o atmosferde hissedebiliyor. Özellikle argo ve yöresel konuşma biçimleri dikkati çekiyor. Türkçeyi Rum şivesiyle konuşan kahramanla birlikte, okur da o kişinin karakterine bürünüyor. Sokağın tüm renklerini bulabiliyoruz Hüseyin Rahmi’nin kitaplarında. Yaşlısı, genci, çalışanı, kadını, Rum’u,Türk’ü herkes aynı ortamda hayatlarına devam etmeye çabalıyorlar.

Evlerin dışındaki yaşamın en çok hissedildiği alanlardan biri de toplu taşım araçlarıdır. Yazar, bir tramvay yolculuğunda, biletçi ile yolcuların arasındaki diyalogu, tüm doğallığıyla aktarmıştır.

Kadınlar, Hüseyin Rahmi’nin roman dünyasının vazgeçilmezleridir.Bu parçadaki örnekte, “cazgırlık”la durumu idare etmeye çalışan sıradan bir kadının sesi duyulur.(Fem)