Türkçeyi Hissediyorum, ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi’nin “Türkçeyi Hissediyorum.” projesine ait bir web günlüğüdür. Proje, yurt dışında doğan, yaşam, bilgi ve deneyimleri yaşadıkları ülkenin diliyle biçimlenen “üçüncü kuşak”tan bir grup gence, dil aracılığıyla ulaşmayı; onlara, Türkçenin söz varlığını ve anlatım zenginliğini hissettirmeyi hedeflemektedir.

15 Şubat 2010

bisiklet ve yaşam yazıları-2


Aslında yaşam bisiklete binmek gibidir; çünkü…

...bisiklete binmek ve hayat arasında benzerlik olabileceği ilk bakışta pek akla gelmez. Halbuki düşündükçe o kadar çok benzerlik bulabiliriz ki!

Bisiklete binmek hepimizin aklına farklı bir şey getirir. Kimimiz bir iş halletmek, kimimiz de zevk için bisiklete biner. Hayat da bu iki öğenin karışımı değil midir?
İş ve eğlenceyi doğru oranlarda dengede tutabilen insan mutludur ve hayatın zevkini çıkarır. Çok çalışıp zevki için bir şeyler yapmayan insan, sonunda nasıl hayattan kopar, zevk alamazsa; kendini çok yorarak bisiklet süren biri de dinleneceği yere geldiğinde oranın zevkini çıkaracak gücü kendinde bulamaz.

Bisiklete binen bir insan hızını ve yolunu kendi belirler. Yolun sonuna gelindiğinde pişmanlıklar kaplamışsa etrafınızı, siz yolu bitirmek için o kadar hızlı gitmişsinizdir ki yolda neler kaçırdığınızı fark etmemişsinizdir bile. Hayatı doya doya yaşamanızı sağlayacak, hayatın sonuna geldiğinizde sizi mutlu edecek pek çok şey kaçırmışsınızdır.

Gideceğimiz yola karar vermek de bizim elimizdedir. Biraz daha zorlu, yorucu bir yol seçip sonucunda da daha güzel bir yere gelmek ile daha kolay bir yol seçip bir özelliği olmayan sıradan bir noktaya varmak arasındaki fark, hem hayatta hem de bisiklete binerken söz konusudur.

Bisikleti kontrol etmeyi öğrenmek de ayrı bir deneyimdir. Gidona sıkı sıkı yapışır gözümüzü bisikletten ayırmadan, en ufak hatayı önlemeye çalışarak sürersek kim bilir ne güzellikler kaçırırız. Öte yandan sadece etrafa bakarsak iyi bisiklet kullanıyorsak da çokça düşeriz, canımız gereğinden fazla acır. En önemlisi risk alabilmek, ancak riskin gerektiğinden fazla olmamasını da sağlayabilmektir.

Bir hikâye vardır.

Bir adama elinde bir kaşık zeytinyağı ile bir müzeyi gezmesi istenir; ancak gezerken elindeki kaşıktaki zeytinyağını dökmemesi gerekmektedir. Adam geri geldiğinde yağı dökmemtştir; ancak ne gördüğü sorulduğunda da hiçbir cevap verememiştir. Bu sefer adamdan etrafına bakınarak gezmesi istenir. Geri geldiğinde yağı biraz dökmüştür; ancak müzeyi de gezebilmiş, çevresine bakabilmiştir.
Bisiklete binmek dışarıdan bakıldığında kolay gibi gelir; ancak bir kere o seleye oturup, kontrol size geçtiğinde o kadar da kolay olmadığını görürsünüz. Hayat da aynen böyledir. Dışarıdan bakıldığında çoğu insanın hayatı mükemmel gözükür; ancak içine girince o hayatın hiç de göründüğü kadar kolay olmadığını fark edersiniz. Ama bir kere de bisiklete binmeyi öğrendikten sonra, unutulmaz... Alışana kadar düşüp kalkarız. Bunlardan yılmamak önemlidir.

Bisiklete binmeyi öğrenirken gösterilen cesaret tüm hayat için de bir göstergedir. Cesaret etmeyen hayatın dışında kalır, zevklerini tadamaz, kaybolur gider.Başlardaki düşüp kalkmalar önemli değildir. Öğrenme aşamasıdır. Esasında gereklidir başlarda düşmek. Böylece hem düşmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenmiş hem de tekrar toparlanmaya alışmış oluruz. Bisiklete binmeye başladığımızda başlarda hiç düşmezsek ilerleyen zamanlar da ki düşüşten toparlanmak daha zor olacaktır.

Yollar engellerle doludur. Zamanla onlardan kaçmayı da öğreniriz, tıpkı bisiklete binmeyi öğrendiğimiz gibi. Onlardan birine takılmadığımız sürece bunun nasıl bir şey olduğunu bilemeyiz. Yılmayıp hatalardan ders çıkartmak da önemlidir.