Türkçeyi Hissediyorum, ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel Lisesi’nin “Türkçeyi Hissediyorum.” projesine ait bir web günlüğüdür. Proje, yurt dışında doğan, yaşam, bilgi ve deneyimleri yaşadıkları ülkenin diliyle biçimlenen “üçüncü kuşak”tan bir grup gence, dil aracılığıyla ulaşmayı; onlara, Türkçenin söz varlığını ve anlatım zenginliğini hissettirmeyi hedeflemektedir.

14 Mart 2010

"gözüm nuru oğulcuğum"


Recaizade Mahmut Ekrem'in dizelerinde, oğlunun ölümünü kabullenmekte zorlanan bir babanın duygusu, acısı, isyanı ve tevekkülü iç içedir...

Hasret beni cayır cayır yakarken
Bedenimde buzdan bir el yürüyor.
Hayaline çılgın çılgın bakarken

Kapanası gözümü kan bürüyor.

Dağda kırda rasgetirsem bir dere
Gözyaşlarım akıtarak çağlarım.
Yollardaki ufak ufak izlere
Senin sanıp bakar bakar ağlarım.

Güneş güler, kuşlar uçar havada,
Uyanırlar nazlı nazlı çiçekler..
Yalnız mısın o karanlık yuvada?
Yok mu seni bir kayırır, bir bekler?

Can isterken hasret odiyle yansın,
Varlık beni alil alil sürüyor.
Bu kaygıya yürek nasıl dayansın?
Bedenciğin topraklarda çürüyor!

Bu ayrılık bana yaman geldi pek,
Ruhum hasta, kırık kolum kanadım.
Ya gel bana, ya oraya beni çek,
Gözüm nuru oğulcuğum, Nijad'ım!-

Ne aruz ölçüsü var ne de sanatlı bir dil. Sadece en saf duygularla yoğrulmuş bu şiir. Titreyen bir el yazmış belli, çok derin bir acı var. Nasıl olmasın, oğulcuğunu kaybetmiş Mahmut Ekrem. Zavallı babayı keder öyle bir sarmalamış ki, “cayır cayır yakıyor” hasret yüreğini. Derken ardından “buz gibi bir el” hissediyor bedeninde. “Gözünün nuru”nun bedenciği çürüdükçe kara toprakta, daha çok “kan bürüyor gözlerini”. Bir an geliyor kalbinizi öyle titretiyor ki şiirin sevgi, özlem ve hüzün dolu dizeleri gözleriniz doluyor hafiften ve sonra anlıyorsunuz bir babanın evladına ne denli mecbur olduğunu. (Neslihan)

Not: Yukarıdaki fotoğraf, Recaizade Mahmut Ekrem'in, üzerine Nijad Ekrem'in doğumunu yazdığı Zemzeme'nin kapağıdır.(İsmail Parlatır,Recaizade Mahmut Ekrem)